Sakarya Meydan Savaşı
Türk Ordusu'nun işinin bittiğini, kaynaklarının tükendiğini zan eden Yunanlılar, Türk Ulusu'nun Başkomutanın emirlerine inançla uyacağını, kadın ve çocukların bile silah taşıyacaklarını düşünmemişlerdi. Yunanlılar Türk Ordusu'na son darbeyi indirmek ve yok etmek amacıyla 14 Ağustos'tan itibaren ileri harekata başladılar. 17 Ağustos'ta Türk Ordusu ile temasa geldiler. Bu Türk birliklerinin görevi Yunan Ordusu'nu oyalamak ve geciktirmekti. Bu sebeple bu birlikler yavaş yavaş geri çekildiler. Kazım Karabekir Paşa, Başkomutan'a yolladığı telgrafla yapılan İstiklal Savaşı için moral verdi. Türk Ordusu arkasını Karadeniz dağlarına dayadı ve cephesi doğudan batıya doğru uzanıyordu Ankara yolu açıktı. Durumu gören Halide Edip (Onbaşı) M. Kemal'e, düşmanın Ankara'ya gideceğini endişeyle söylemesi üzerine, M. Kemal Paşa, "İyi yolculuklar dilerim. Arkalarından vurarak onları Anadolu'nun boşluğunda mahvederim." yanıtını verdi. Yunanlılar durumu gördükleri için Ankara'ya yürümediler ve bütün güçleri ile 23 Ağustos'ta Türk Ordusu'nun sol kanadına yüklendiler. 24, 25 Ağustos günleri çok kanlı çatışmalar oldu. İsmet Paşa çekilmeyi önerdiyse de Fevzi Paşa, adım adım savunma ile düşmanın yıpratılacağını ve başarılı olunacağını belirterek kabul etmedi. 31 Ağustos'ta Yunan Ordusu'nun saldırısı başarılı biçimde gelişti. Türk Ordusu yer yer geri çekildi. Bu çekilişin ordu üzerinde moral çöküntü yaratmaması ve çekildikleri yerde yeniden cephe kurulmasını sağlamak için M. Kemal Paşa büyük tarihi bildirisini yayınladı:
"Hatt-ı müdafaa yoktur. Sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. (Savunma hattı yoktur. Savunma alanı yardır. O alan bütün yatandır.) Yurdun her karış toprağı, yurttaşın kanıyla ıslanmadıkça düşmana bırakılamaz. Onun için, küçük büyük her birlik ilk durabildiği noktada, yeniden düşmana karşı cephe kurup savaşı sürdürür. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler ona uymaz, bulunduğu mevzide sonuna dek dayanmaya ve direnmeye mecburdur." Türk Ordusu'nun silah ve cephanesi tükenmişti. Silah , cephane, Erzurum, Diyarbakır gibi uzak yerlerden deve kervanları ile geliyordu. Bu cephelerden gelen takviye kuvvetleri, uzun yürüyüşten sonra, aç, yorgun, uykusuz, bitkin, hasta bir vaziyette dinlenmeye vakit bulmadan savaşa katılıyorlardı. Asker birçok yerde cephanesi tükenmiş ve süngüsü olmadığı için tüfeğinin dipçiği ile dövüştü. Bu arada M. Kemal Paşa atından düşüp kaburgalarını kırdı.. Asker kaçağı sayısı 40.000'e çıkmıştı. Bütün bu olanaksızlıklara rağmen ordu direnişini yılmadan sürdürdü.
Fevzi Paşa, Başkomutan'a Yunan Ordusu'nun zor duruma düştüğünü müjdeledi. Yunanlılar 4-5 Eylül günleri yeniden taarruz ettiler, fakat büyük kayıplar verdiler ve taarruzları durduruldu. Bu tarihten itibaren taarruz güçlerini kaybederek savunma durumuna geçtiler. Türk Ordusu 8 ve 10 Eylül tarihlerinde iki taarruz yaptı. 12 Eylül'de Türk Ordusu'nun saldırısı karşısında Yunan Ordusu bozularak perişan bir durumda kaçmaya başladı.22 gün gece ve gündüz süren bu büyük meydan savaşını Türk Ordusu, bütün olanaksızlıklarına rağmen kazandı. 13 Eylül tarihinde T.B.M.M.'ne Türk zaferini bildiren M. Kemal Paşa aynı gün genel seferberlik ilan etti. Türk Ordusu'nun bu savaşı kazanmasında en küçük erinden, Başkomutanı'na kadar inançla, yılmadan savaşması, Türk Ulusu'nun varını yoğunu orduya vermesi, Türk Kadını'nın sırtında cepheye silah,cephane ve cephede yaralananları geriye taşımakla fedakarlık göstermesi etken oldu. Fevzi Paşa'nın ve İsmet Paşa'ların cephede, Refet Paşa'nın cephe gerisinde, ordunun gereksinimi olan malzemenin gönderilmesinde hizmetleri oldu. Subaylar ölümü hiçe sayarak, askerin ,yanında savaşa katıldılar. Yunanlılar "Büyük Yunanistan", Türkler ise "Vatan ülküsü" için dövüştüler.